Namazda İşaret Parmağını Kaldırmak

Seyyid Abdülhakim Arvasi hazretleri, (Allahü tealanın kitabından ve Resulullah’ın hadislerinden sonra, İslam kitaplarının en üstünü, en faydalısı, İmam-ı Rabbani hazretlerinin Mektubat kitabıdır. Mektubat’ı anlamak için değil bereketlenmek için okumalıdır) buyuruyor.
Bu eşsiz bilgi deryasında da Namazda İşaret Parmağını Kaldırmak hakkında aşağıda ki bilgiler yer almaktadır.

Bu mektup, “mir Muhammed Nu’man”ın (kuddise sirruh) sorularına cevap olarak yazılmış olup, namazda otururken parmak kaldırmanın doğru olmadığını da bildirmektedir:

Soru


Soru — Hanefi mezhebinde olan bir müslüman, namazda otururken parmağı ile işaret eder mi?

Namazda İşaret Parmağını Kaldırmalı mıyız?

Cevap — Şehadet parmağı ile işaret etmenin caiz olduğunu bildiren hadis-i şerifler çokça bulunmaktadır. Hanefi mezhebindeki alimlerin bir kısmı da, böyle söylemiştir. Gönderdiğiniz risalede Mevlana Alimullah da bunları bildiriyor. Hanefi mezhebindeki kitaplar, çok dikkatli bir şekilde okunursa, parmak kaldırmanın caiz olduğunu bildiren haberler, “Üsul bilgileri” değildir. Mezhebin “Zahir haberleri” de değildir. İmam-ı Muhammed Şeybani diyorki ; “Peygamberimiz (s.a.v) mübarek parmağı ile, işaret ederdi. Biz de, Onun gibi, parmağımızı kaldırır ve indiririz.” İmam-ı a’zam Ebu Hanife de böyle söyledi) demesine rağmen, imam-ı Muhammedin böyle söylemesi, Nevadir haberlerdendir. Usül haberlerinden değildir.

“Fetâvâ-i garâib” de diyor ki, “Muhît” kitabında “Sağ elin şehâdet parmağı ile işaret edileceğini imâm-ı Muhammed (rahmetullahi teâlâ aleyh) “Üsûl” kitaplarında bildirmedi. Sonra gelen âlimler de, başka başka söyledi. İşâret edilmez diyenler, işaret edilir diyenler oldu. İmâm-ı Muhammed, “Üsûl kitâblarından başka kitaplarında, Peygamberimiz (s.a.v.) işaret ederdi diyor ve bu benim sözümdür, İmam-ı azam da bunu haber verdi” buyuruyor. “İşâret etmek sünnettir denildiği gibi, müstehaptır diyenler de vardır” diyor. (Fetâvâ-i garâib) de bundan sonra diyor ki, doğrusu, işaret etmek haramdır. (Fetâvâ-i Sirâciyye) de diyor ki, (Namazda eşhedü en lâ… derken, şehâdet parmağı ile işaret mekrûhdur. (Kübrâ) kitabı da böyle diyor. Âlimler bunu beğeniyor. Fetvâ da böyle verilmişdir. Çünkü, Namazda sâkin, hareketsiz olmak lâzımdır). bükülmez.

Mezhebin usül bilgilerine göre böyledir. Zâhidînin “rahmetullahi teâlâ aleyh” kitabında da böyledir. Fetvâ da böyle verilmişdir. (Mudmerât), (Velvâlciyye), (Hulâsa) ve dahâ başka kitâblarda da böyle yazılıdır. Büyüklerimiz, parmak ile işaret etmenin sünnet olduğunu da bildirmekdedir). (Câmi’ur-rumûz) kitabı, (Nikâye) kitabının şerhidir. (Nikâye) de, (Vikâye) kitabının muhtasarıdır. (Mudmerât) kitabı, Kudûrî kitabının şerhidir. kitabında, (Tâtârhâniyye) kitabından alarak diyor ki, (Teşehhüdde otururken, lâ ilâhe illallah derken, sağ el şehâdet parmağı ile işaret eder mi? İmâm-ı Muhammed “rahmetullahi teâlâ aleyh”, bunu, üsûl haberlerinde bildirmedi. Sonra gelenler, başka başka söyledi. Bir kısm âlimler, işaret edilmez, dedi. (Kübrâ) da böyle yazıyor. Fetvâ da böyledir. Bir kısmı ise, işaret edilir, dedi). (Dürr-ül-muhtâr) da diyor ki, (Namazda şehâdet kelimesini okurken, şehâdet parmağı ile işaret edilmez. Fetvâ böyledir. (Velvâlciyye), (Tecnîs), (Umdetülmüftî) ve bütün fetvâ kitâblarında böyle yazılıdır.

Fakat, bu kitâbları şerh edenler, meselâ Kemâl, Halebî, Bâkânî işaret edilir. Nitekim imâm-ı Muhammed, Resûlullah “sallallahü aleyhi ve sellem” işaret ederdi diye haber verdi. (Muhît) kitabında da, işaret etmenin sünnet olduğu yazılıdır, diyorlar. İbni Âbidîn (Muhît) den sünnet-i gayr-i müekkede olduğu anlaşılmakdadır. Nitekim (Aynî) ve (Tuhfe) , müstehab olduğunu bildiriyor, diyor. Şernblâlî “rahmetullahi teâlâ aleyh”, (Nûr-ül-îzâh) kitabında, (Sahîh olan, şehâdet parmağı ile işaret etmekdir) diyor ve buna Tahtâvî, i’tirâz ediyor.

Görülüyor ki, işaret etmenin haram olduğunu söyliyen âlimler vardır. Mekrûh olduğunu bildiren fetvâlar mevcûddur. İşâret edilmez, parmak bükülmez, üsûl haberleri böyledir, diyenler çokdur. O hâlde, bizim gibi mukallidlerin, hadîs-i şerîf vardır diyerek, işaret etmeğe kalkışmamız ve böylece, birçok müctehidlerin fetvâları ile haram veya mekrûh ve yasak olduğu bildirilen bir işi yapmamız doğru olmaz. Yasak olduğunu bildiren fetvâlar karşısında, Hanefî mezhebindeki bir kimsenin, parmakla işaret etmesi, iki fikri gösterir: 1- İctihâd derecesinde yüksek olan bu din âlimlerinin, işaret edileceğini bildiren meşhûr hadîslerden haberleri yok imiş, demek olur. 2- Yâhud, hadîs-i şerîfleri işitmişler, fekat, bu hadîslere uymamışlar. Kendi kafaları, düşünceleri ile hareket etmişler demek olur.

Bu fikrlerin ikisi de, çok bozuktur. Böyle sanmak için, pek bayağı veya çok inâdcı olmak gerekir. (Tergîb-üs-salât) kitabındaki (Eski âlimler, Namazda şehâdet parmağı ile işaret ederdi. Sonraları, şî’îler bu işde taşkınlık yapdığından, sonra gelen Hanefî âlimleri, işaret etmeği, Ehl-i sünnete yasak etdi. Böylece, sünnîler, şî’îlerden ayırd edilmiş oldu) sözü de kıymetli kitâblardaki haberlere uygun değildir. Çünki, âlimlerimizin (Zâhir üsûlü), işaret etmemeği ve parmağı bükmemeği bildiriyor, ya’nî, eski âlimler işaret edilmez, buyurmuşdur. O hâlde, bu işin, şî’îlik ile bir ilgisi yokdur.

İşâret edilmiyeceğini bildiren din büyüklerine karşı, edeb ve saygımızı takınarak, bize düşen söz şöyle olmalıdır: (Bu büyükler, işaret etmenin haram veya mekrûh olacağına bir delîl, vesîka elde etmeselerdi, haram veya mekrûh demezlerdi. İşâret etmenin sünnet ve müstehab olduğunu bildiren haberleri söyledikden sonra, (Böyle demişler ise de, doğrusu işaretin haram olduğudur) buyurmazlardı.

Demek ki, bu din büyükleri, işaretin sünnet birkaç hadîs-i şerîf işitmemiz, delîl ve sened olamaz. Din büyüklerinin sözlerini red etmemize sebeb olamaz. Eğer, (Biz şimdi, onların anladıklarının yanlış olduğunu gösteren bilgileri ele geçirmiş bulunuyoruz) denirse, bizim gibi mukallidlerin bilgisi, bir şeyin halâl veya haram olmasına vesîka olamaz. Birşeyin halâl veya haram olması için, müctehidin zan etmesi lâzımdır. Müctehidlerin sözlerini, senedlerini örümcek yuvasından dahâ çürük sanmak, büyük atılganlık olur. Kendi bilgisini, din büyüklerinin bilgilerinden üstün tutmak ve Hanefî mezhebinin (Üsûl haberlerine) bozuk, çürük demek de âlimlerin, fetvâ vermek için dayandıkları kıymetli haberleri hiçe saymak ve bu haberlere yanlış demek, dîn-i islâmda büyük bir yara, gedik açmak olur.

İslâmın büyük âlimleri, Resûlullahın “sallallahü aleyhi ve sellem” parlak zemânına yakın oldukları için ve ilmleri, sonra gelenlerin bilgilerinden katkat çok olduğu ve haramdan, günâhlardan sakınmaları, Allahü teâlâdan korkmaları, son derece fazla olduğu için, hadîs-i şerîfleri, bizim gibi, din bilgilerinden haberi olmıyan, işitdiği bir kaç sözü ilm sanan boş câhillerden, elbette dahâ iyi tanır ve anlarlardı. Doğrusunu, eğrisini, değişmiş olanını, değiştirilmemiş olanlarını, bizden dahâ iyi ayırt ederlerdi.

Bu hadîs-i şerîflere uymamak lazım olduğunu bildirmelerinin, elbette bir sebebi, dayandıkları kuvvetli vesîkaları mevcûttur. Bilgisi ve görüşü onlardan az olan bizler, şu kadar anlıyoruz ki, işaretin ve parmağı bükmenin nasıl olacağını bildiren çeşitli hadîs-i şerîfler vardır ve birbirlerine uymamaktadırlar. Bu çeşitli haberlerin birbirlerine uymaması, işaretin yapılması için, kesin birşey söylemeği güçleşdirmişdir. Bazı haberler, parmakları yumruk hâlinde bükmeden işaret edileceğini, ba’zıları bükerek edileceğini bildirmekdedir. Parmakların büküleceğini söyliyenlerden bir kısmı, elliüç sayısını gösterir gibi yapılacağını bildirmişdir. Başka bir kısmı, yirmiüç sayısını gösterir gibi büküleceklerini haber veriyor. [ (Halebî) , bunları anlatırken, sayıların parmaklarla gösterilmesini uzun anlatmakdadır.]

Bazı haberler, sağ iki küçük parmağı kapayıp ve baş parmağı orta parmakla halka yapıp şehâdet parmağı ile işaret edilir, diyor. Bir habere göre, yalnız baş parmak, orta parmağın üzerine konarak işaret olunur. Bir haberde ise, sağ eli, sol uyluk üzerine ve sol eli, sağ ayak üzerine koyup işaret edilir. Başka bir haberde, sağ eli ile sol el üstüne ve bileği, bilek üzerine ve kolu, kol üzerine koyup, işaret edileceği bildiriliyor.


Bazı haberlerde, bütün parmakları kapatarak işaret olunması, bazılarında ise, şehadet parmağı kımıldatılmadan işaret edilmesi buyurulmakdadır.

Ba’zı haberlerde, bütün parmakları kapatarak işaret olunması, ba’zılarında ise, şehâdet parmağı kımıldatılmadan işaret edilmesi buyurulmakdadır. Bunlardan başka, tehıyyâtda işaret olur deyip, yeri kesin bildirilmemekde, ba’zı haberlerde, şehâdet kelimesi okunurken işaret olunur, denilmekdedir. Ba’zı rivâyetlerde ise, otururken düâ zemânında, (Ey kalbleri istediği gibi çeviren Allahım, benim kalbimi kendi dînin üzerinde bulundur!) denir ve bunu söylerken, parmakla işaret olunur, buyurulmuşdur. Hanefî mezhebinin âlimleri “rahmetullahi teâlâ aleyhim ecma’în”, işaret için bildirilen hadîs-i şerîflerin çok ve başka başka olduğunu görünce, Namaz hakkındaki kesin ve açık emrlere uygun olmıyan fazla bir hareketin yapılmamasını söylediler. Çünki, Namazda esâs, fazla hareketden sakınmak ve olgun bir şeklde bulunmakdır.

Bundan başka, bütün âlimler, sözbirliği ile haber vermişdir ki parmakları, gücü yetdiği kadar kıbleye karşı bulundurmak sünnetdir. (Namazda, her uzvunu, gücün yetdiği kadar, kıbleye karşı bulundur!) hadîs-i şerîfi, bunu açıkça emir etmektedir. Eğer sorulursa: (Hadîs-i şerîflerin, başka başka bildirilmesi, ancak araları çoğunda (Kâne=idi) kelimesi vardır ki, bu kelime mantıktan başka ilmlerde (Kül=hep) manasındadır. Bunun için, bu çeşitli haberler birleşdirilemez. İmâm-ı a’zam Ebû Hanîfe “rahmetullahi teâlâ aleyh” (Sözüme uymıyan hadîs-i şerîf öğrenirseniz, benim sözümü bırakıp, hadîs-i şerîfe uyunuz) buyurdu ise de, bu sözü, işitmemiş olduğu hadîs-i şerîfler içindir. İşitmemiş olduğum bir hadîs-i şerîfe uymıyan sözümü bırakın, demişdir.

Hâlbuki, işaret hakkındaki hadîs-i şerîfler böyle olmayıp, meşhûr olmuş, yayılmıştır. İmâm-ı a’zam bunları belki duymamışdır, denilemez. [İmâm-ı a’zam, bu sözü, kendi talebesine, ya’nî müctehidlere söyledi. (Hanefî âlimleri arasında, işaret edilir diyenler, böyle fetvâ verenler de vardır. Birbirine uymıyan fetvâlardan, herhangi birine uyulursa, câiz olmaz mı?) denirse: Cevâb olarak deriz ki, fetvâların uymaması (Câizdir, câiz değildir veya halâldir, haramdır) şeklinde olduğu zemân, câiz değildir veya haramdır diyen fetvâlara uymak esâsdır. İbni Hümâm diyor ki, (Parmağı kaldırmak ve kaldırmamakda, birbirine uymıyan hadîs-i şerîflerin çokluğu karşısında, Namazda hareketsiz olmak lâzım geldiği için, biz, parmak oynatmamağı bildiren hadîs-i şerîflere uymalıyız!).

İbni Hümâma ne kadar şaşılsa azdır. kitabında, (Âlimlerden bir çoğu, işaret edilmez, dedi ki, bu sözleri, hadîs-i şerîflere ve akla uygun değildir!) diyerek, ictihâd derecesindeki kıyâs ehli büyük islâm âlimlerini câhil yapmakdadır. Hâlbuki kıyâs, Hanefî mezhebinin zâhir ve üsûl haberleridir ve edille-i şer’ıyyenin dördüncüsüdür. İctihâda nasıl dil uzatılabilir. Bu zât, birbirine uymıyan rivâyetlerin çokluğu karşısında, temiz sular kısmındaki, (Kulleteyn) hadîs-i şerîfinin de, za’îf olduğunu söylemekdedir. Oğlum Muhammed Sa’îd “rahmetullahi teâlâ aleyh”, parmakla işaret üzerine bir risâle yazmakdadır. Temâm olunca, bir sûretini inşâallah gönderirim. [

Sonuç

Bir çok ve mutabık kalınan görüşe göre namazda işaret parmağı kaldırmak sünnettir. Namazda otururken, şehâdet parmağını kaldırmak mı, kaldırmamak mı dahâ iyidir diye sorduklarında “Her ikisi de iyi”, demişlerdir.

Kaynak Tam İlmihal Seadet-i Ebediyye Birinci Kısım – Hüseyin Hilmi Işık

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir