İslam’da kadının önemi, İslam’da kadının yeri
İslâmiyet kadına pek büyük bir konum, makam vermiştir. İslam’da kadının önemi çok yüksektir. Dinimiz mağdur olan kadının imdadına yetişiyor ve onun hakkını eksiksiz, tam ve mükemmel olarak ödüyordu. Tarih boyunca bilinen uğursuzluk lafını dinimiz kaldırıp atıyor ve kadına yönelik tüm hor düşüncelere son veriyordu. Dinimiz kadının mükemmel bir insan olduğunu, tüm haklara sahip bulunduğunu ilan ediyordu: “Ey insanlar! biz sizi bir erkekle bir dişiden yarattık. Sizi milletler ve kabileler haline koyduk ki birbirinizi kolayca tanıyasınız. Şüphesiz, Allah katında en değerliniz, O’na karşı gelmekten en çok sakınanınızdır.” (Hücurât Suresi : 13)
İslam’da kadının önemi
Yüce dinimiz İslam, kadını en yüksek mertebeye çıkarmıştır. İslâmiyetin kadına verdiği kıymeti hiçbir din veya düşünce bugüne kadar vermemiştir. İslam’da kadının önemi nedir? Dinimizde kadınla ilgili temel ilkeleri nelerdir? şöyle inceleyelim
Kadın insan olma açısından erkek gibidir.
İnsan olmak için aralarında bir fark yoktur. Çünkü daha önce, diğer toplumlarda kadin insan mıdır, değil midir? tartışması yapılıyor ve çeşitli enteresan fikirler yürütülüyordu. İslam’ın kadınlar hakkında getirdiği temel islahatlardan biri bu! Cenab-ı Hak buyuruyor:
” Ey insanlar sizi bir tek nefisten yaratan Rabbinizden korkun
(Nisa Suresi 1)
Kadın dindar olmaya, iman ve ibâdete ehliyetlidir:
Eğer iman edip ibadet yaparsa cennete girer. Küfredip isyan ederse cezalandırılır. Bu konuda erkekten hiçbir eksik tarafı yoktur. Erkek ve kadin bazı özel durumlar hariç İslam’ın emirlerine karşı aynı derecede muhataptırlar. Diğer bazı topluluklarda kadın dine kabul edilmezdi iman ve ibadete ehil olmadığı söylenirdi. İslam bu hususta da büyük bir ıslahat yapmıştır.
Cenab-ı Hak buyuruyor: “Erkek ve kadından kimi inanmış olarak bir iyilik yaparsa onu hoş bir hayatla yaşatırız. Ahirette ise onların ücretini yaptıklarının en güzeliyle veririz.”
(Nahi Suresi : 97)
Cenab-ı Hak buyuruyor: “Rableri onlara karşılık verdi: Ben sizden erkek kadın, hiçbir çalışanın işini zayi etmiyeceğim. Hep birbirinizdensiniz.”
(Al-i İmran Suresi : 195)
“Müslüman erkekler ve müslüman kadınlar, mümin erkekler ve mümin kadınlar, itaata devam eden erkekler ve itaate devam eden kadınlar, doğru erkekler ve doğru kadınlar, sabreden erkekler ve sabreden kadınlar. Allâh’a erkekler ve doğru kadınlar, sabreden erkekler ve sabreden kadınlar. Allâh’a gönülden saygılı erkekler ve saygılı kadınlar, sadaka veren erkekler ve sadaka veren kadinlar, irzlarını koruyan erkekler ve irzlarını koruyan kadınlar, Allah’ı çok zikreden erkekler ve zikreden kadınlar; işte bunlar için bağış ve büyük bir mükâfat hazırlanmıştır.
(Ahzab Suresi : 35)
“Kadın, beş vakit namazını kılar, bir aylık orucunu tutar, nâmusunu korur ve kocasına itaat ederse ona: ‘Hangi kapıdan dilersen oradan cennete gir’ denilir.”
[Ahmed bin Hanbel, I/191]
İslam, kadının da eğitimine önem verdi:
İslam, erkeğin eğitim ve öğretimine önem vermiştir. Ancak, ilmin farz, vacip, sünnet veya nafile oluşu, öğrenilecek şeye bağlıdır. Eğer öğrenilecek ibâdet ve işler farz ise, onunla ilgili olan ilim de farzdır. İbadet ve iş vacipse ilim de vacip, sünnetse sünnet, nafile ise onunla ilgili olan eğitim ve öğretim de nafiledir. İslam, kadını cehaletten kurtarmış ve onun durumunu yükseltip şerefli kılmıştır. İslam tarihinde bunun örnekleri çoktur. Eğitilmiş müslüman kadınlar eğitim ve öğretime büyük yardım yapmışlardır. Ashab-ı kiramın yaklaşık yüz otuz kadarı her meseleye fetva verirdi. Bu sayıya erkek kadın her ikisi de dahildir. Bunların içinden şu zatlar sayılabilir :
Hz. Aişe, Hz. Fatima, Hz. Ümmü Seleme, Ümmü Atiye, Hz, Hafza, Hz. Ümmü Habibi, Hz. Safiye, Hz. Leyla Binti Kayyum, Hz. Esma Binti Ebi Bekir, Hz. Ummu Şarik, Hz. Ummü Derda vb.
Hz. Ömer, Hz, Aişe ve Hz. Fatima Binti Kaysın bulunduğu mecliste fikhî bir mesele uzun uzun tartışılmış sonunda diğer bütün ashap Hz. Fatıma Binti kaysın görüşüne katılmışlardır.
İbni Ebi Melkuh (r.a) Hz. Aişe’ye sordu: “Siz Tıp ilmini nereden öğrendiniz? O, cevap verdi: “Allah’ın Resulü (a.s) ne zaman hasta olsa, onun tip ekibi ona ilaçları izah ederlerdi. Ben de bu ilaçların fayda larını onlardan öğrendim.” Hz. Aişe hesap konusunda o kadar yetenekli idi ki, Ashab’ın büyükleri miras konusunda ona danışırlardı.
İslam, kadın erkek arasında yargı eşitliği getirdi
İslam’a göre toplum içerisinde, insan haklarını korumak, hukuku ve düzeni sağlamak, mazlumların haklarını almak, zalim ve haksızların cezasını vermek gerekir. İslam hukuku, ister erkek ister kadın olsun cinayet işleyen birine, ölüm cezası verir. Çünkü bir kadının hayatı, bir erkeğinki kadar mukaddestir. Cenab-ı Hak buyuruyor “Ey tam akıl sahipleri! Gerek ki, haksız adam öldürmekten korunursunuz..” (Bakara Suresi : 179)
İslam zina için, erkekle kadına aynı cezayı getirdi. İslam tüm bu adaletsizliği kaldırdı. Kadına karşı işlenen suçlar, ister şahsına, ister malına, isterse şerefine karşı olsun erkeğe karşı işlenenlerle aynı seviyeye getirildi. Hatta bazı durumlarda kadın hakkında daha çok önem verilmiştir de denilebilir. Mesela Yüce Kitabımız Kur’an şöyle buyurur:
” İffetli kadınlara iftira atan, sonra da dört şahit getiremeyen kimselere seksen sopa vurun ve artık onların şahitliklerini asla kabul etmeyin. İşte onlar yoldan çıkanların ta kendileridir.” Böyle bir iftiracının bir mahkeme huzurunda şahitliği nin ömür boyu kabul edilmeyeceği ilan edilir
(Nur Suresi : 4)
İslam eşler arasındaki hakları düzenledi.
Kadına da erkeğin hakları gibi haklar tayin etmiştir. Cenab-ı Hak buyuruyor: “Erkeklerin kadınlar üzerinde bulunan hakları gibi kadınların da erkekler üzerinde hakları vardır. Erkeklerin kadınlar üzerinde ki hakları bir derece daha fazladır.” (Bakara Suresi : 228)
Okumak için Tıklayınız : Erkeğin kadına karşı olan vazifeleri
İslam boşanma üzerine düzen getirdi.
Erkeğin bunu oyuncak haline getirmesi ve körü körüne boşanmaya başvurması engellenmiş oldu. Boşanmaya bir sınır koydu. Önceden araplarda bunun sınırı yoktu. İslam boşanmanın gerçekleşmesi için bir zaman geçmesi gerektiğini belirtmiştir. Boşanmanın tamamiyle gerçekleşmesi için bir iddet müddeti vardır. Bu müddet kadın ve erkeğin yeniden düşünüp taşınması için vardır.
İslam evlenilecek kadınların sayısına sınır koydu.
İslam’dan önce araplarda ve diğer toplumlarda evlilik için, herhangi bir sınır yoktu. Dinimiz islam evliliği sınırlandırdı ve bu sınırı dört kadınla belirledi. Fakat dört kadın ile ilgili bir çok ta hüküm koymuştur
İslam kadının uğursuz olduğu inancını yok etti.
İslam öncesi toplumlarda milletlerde kadının uğursuzluk getirdiğine inanmmaları gibi düşünceleri yok etti. Cenab-ı Hak buyuruyor:
“Onlardan birine kız müjdelendiği zaman içi öfkeyle dolarak yüzü kapkara kesilir, kendisine verilen müjdenin kötülüğünden dolayı milletinden gizlenirdi. Onu utana utana tutsun mu, yoksa toprağa mi gömsün! Ne kötü hükmediyorlar.”
(Ahzab Suresi : 58-59)
İslam kız çocuklarının öldürülmesini yasakladı
İslamiyet öncesi diğer toplumlarda kız ya diri diri toprağa gömülmüş ya da putların önüne çıkarılmış, ölünceye kadar orada kalmış ya da herhangi bir dilek için kurban edilmişti. Yüce Kitabımız Kur’an-ı Kerim, kızının ileride birisinin eşi olmasını arzulayan ve kızını bunun için diri diri gömen babayı sert bir şekilde uyarır: Kız çocuğunu diri diri gömmenin hesabının o kişiden sorulacağını Tekvir suresi 8. ve 9. ayetlerde beyan eder
“Kız çocuğun hangi suçtan ötürü öldürüldüğü kendisine sorulduğu zaman”
(Tekvir Suresi : 8-9)
Yine Cenab-ı Hak buyuruyor:
“Beyinsizlikleri yüzünden, körü körüne çocukların öldürenler ve Allah’ın kendilerine verdiği nimetler; Allah’a iftira ederek haram sayanlar mahvolmuşlardır; onlar sapıtmışlardır.
(En’am Suresi 140)
İslam, kadına hürmet edilmesini emretmiştir
İslam kadına, kız olsun, eş olsun, anne olsun hep hürmet edilmesini emretmiştir. Kadının bir kız veya eş olarak ikram edilmesini ifade eden pek çok ayet ve hadis mevcuttur. “Onun ayetlerinden biri de, kendileriyle kaynaşmanız için size kendi nefislerinizden eşler yaratması, aranıza sevgi ve merhamet koymasıdır.”(Rum Suresi : 21)
“Dünya nimetlerinin en hayırlısı iyi bir kadındır. Ona baktığında kendini ferahlatır, kendisine kızdığında seni kollamaya çalışır.” (Müslim – İbni Mace)
Kadının bir anne olarak ikram edilmesi hakkında ise pek çok ayet ve hadis mevcuttur: Cenab-ı Hak buyuruyor:
“Biz insana, ana babasına iyilik etmesini tavsiye ettik. Anası onu zahmetle taşıdı ve zahmetle doğurdu.”
(Ahkaf Suresi : 15)
Bir adam Rasulullah’a gelerek, “Ben Allah yolunda cihad etmek istiyorum”, dedi. Rasûlüllah (s.a.v.) ona dedi ki: “Anan sağ mıdır? Adam, “Evet”, dedi. Allah Resulu sevgili Peygamberimiz (s.a.v.): “Onun ayağına dikkat et cennet oradadır,” buyurdu. (Taberani)
Cennettin annelerin ayakları altında olduğunu belirten u hadis İslam’da kadının önemi ‘ ni bir kez daha gözler önüne sermektedir.
İslam, kadına miras hakkı tanımıştır
Küçük olsun büyük olsun, evli olsun bekar olsun, isterse annesinin karnında bir kız evladı olsun, ona her durumda miras hakkı vermiştir.
İslam kadına mülkiyet hakkı verdi
İslam, kadına mülk edinme hakkı verdiği gibi, aynı zamanda da sorumluluklar da vermiştir. Fakat Avrupa’da durum böyle değildi. Avrupa’nın bir çok ülkelerinde kadın evlendiği zaman onun malı eşine devredilirdi. Kadın mal mülk edinme hakkına sahip olmadığı gibi, sorumluluk altına da girmesi mümkün değildi. Dinimiz islam ise, Batı’dan 12 asır önce kadına mülkiyet ve sorumluluk hakkı vermiştir. Bu durum İslam’da kadının önemi ne kadar yüksektir, ıspatlamaktadır. Yüce Kitabımız Kur’an bu hususta şu esası koyar:
“Erkeklere, kazandıklarından bir pay, kadınlara da kazandıklarından bir pay vardır.”
(Nisa Suresi : 32)
“Sizin hayırlınız, kadınlarına hayırlı olan (iyi davranan)dır.”
Müslim, Birr 149
Kaynak : Büyük kadın ilmihali
Ekstra bilgi için tıklayınız :
Peygamber efendimizin kadınlarla olan anlaşması
Dinimizde kadının önemi ve kadının çalışması